Sevilen ve sevilmeyen yöneticilerin ortak özellikleri

2014 yılında HumanGroup, sosyal medyada yaptığı anketle çalışanların sevdikleri ve sevmedikleri yöneticilerin özelliklerini araştırmış. İnternet üzerinden yaklaşık 100 kişinin katıldığı “İdeal yöneticiniz nasıl biri?” başlıklı anketin sonuçlarını sizinle paylaşmak istiyorum.

Sevilen yönetici iyi bir yönetici midir, iyi yöneticiler her zaman sevilir mi, sevilmek işi kolaylaştırır mı, zorlaştırır mı gibi sorulara hiç girmeden sana göre iyi bir yönetici kimdir derseniz, “İyi bir yönetici, takım arkadaşlarının potansiyellerinin ortaya çıkmasını sağlayan, onların sınırlarını aşmasına destek veren ve iş yerinde böyle bir ortamı yaratan kişidir” derim.

Sevilen yöneticilerin 5 ortak özelliği  

1. Ekibindekilerin görüşlerine önem veren

2. Başarıları gören ve bunu hissettiren

3. Öğretici ve paylaşımcı

4. Zeki

5. İşini iyi yapan

Sevilmeyen yöneticilerin 5 ortak özelliği  

1. Agresif, sinirli

2. Bencil

3. Çalışana yokmuş gibi davranan

4. İşini iyi bilmeyen

5. İşle ilgili bilgi vermeyen

Evrenin de, insan kapasitesinin de sınırları yok, sınırlar beynimizin içinde

Goethe’nin çok sevdiğim bir sözü vardır; “İnsanlara oldukları gibi davranırsanız, aynen öyle kalırlar. Fakat onlara olmaları gerektiği gibi davranırsanız, daha büyük ve daha iyi insan oluverirler”.
Bir yöneticinin en önemli görevinin takım arkadaşlarına potansiyellerinin ne denli geniş olduğunu hissettirmesidir diye düşünürüm. Biz çalışanlara, çalışmayı sevmedikleri, sürekli işten kaytarmayı planladıkları, verdiğimiz görevin altından kalkamayacakları düşüncesi ile baktıkça doğal olarak onlar da bizim kabulümüze uygun davranacaklardır. Hiç bir zaman neleri başarabilecek güce sahip olduklarını düşünmeyeceklerdir. Oysa sonuçta hepimizin istediği kendimizi gerçekleştirebilmek ve potansiyelimizi maksimum seviyede kullanabilmek değil midir? Evrenin sınırları olmadığı gibi insan kapasitesinin de sınırlarının olmadığını düşünüyorum. Eğer bir sınır varsa o da beynimizin içinde önyargılarımızla kendi kendimize çizdiğimiz sınırlardır ki, bu da ne yazık ki aşılması en güç olanlardır.

Bir yöneticiyi değerlendirmenin en kolay yolu nedir?

Bir yöneticiyi değerlendirmenin en kolay yolu nedir biliyor musunuz?
Ona bağlı çalışanlar, işi (sadece kendilerine düşen görev parçasını değil, işin bütününü) kendi işleri gibi benimsiyor ve çalışıyorlarsa, iyi bir yöneticileri var demektir. Yani iyi bir yönetici çalışanlarının o işe yönelik aidiyet duygusunu olabildiğince geliştirir. Bana bir çalışanın performansı ile ilgili sıkıntıları olduğunu ilettiklerinde aklıma ilk olarak onun yöneticisinin yönetim becerisini sorgulamak gelir. Sorunun insan kaynağından önce, bu kaynağı iyi yönetemeyen yönetici de olduğunu düşünürüm.

Bir yönetici ile spermin ortak noktası nedir?

Bilindik bir Amerikan Esprisi vardır. Bir politikacı ile spermin ortak noktası nedir? İkisinin de insan olma ihtimali milyonda birdir 🙂 Firmalardaki çapsız, sığ yöneticileri gördüğümde bu söz politikacıların yerine yöneticiler için de geçerli olabilir mi diye düşünürüm. Bence hem yönetici, hem de insan olunabilir. Yeter ki yönetici olduğunda şöyle şöyle olacaksın, seninle çalışanları çok fazla dinlemeyeceksin, enerjini onların açıklarını yakalamak için kullanacaksın, yönetici koltuğunda yalan söylemenin hiç bir sakıncası yoktur, onlar beyaz yalanlardır gerektiğinde söyleyeceksin, üstlerin sadece yalakalık yaptığında seni anlar ve seni bir yerlere getirir, yalan söylemek gibi yalakakalık da bir yöneticiye ters gelmemelidir diye bize belletilen klişe düşüncelerden kendimizi kurtaralım.

Firmanızı hiyerarşi ile mi yönetiyorsunuz fikirlerle mi?

Firmanızı hiyerarşi ile mi yönetiyorsunuz fikirlerle mi? Hiyerarşinin çok sert olduğu firmalarda yenilikçi fikirlerin ortaya çıkması çok kolay olmuyor. Firmanızı hiyerarşi ile yönetmeyi seçiyorsanız, ekibinizden yenilikçi fikirler beklemeyin.

Bir yöneticinin en önemli görevi

1 yıl önce yazdığım bir blog yazımdan, hala güncelliğini koruyor…
Goethe’nin çok sevdiğim bir sözü vardır; “İnsanlara oldukları gibi davranırsanız, aynen öyle kalırlar. Fakat onlara olmaları gerektiği gibi davranırsanız, daha büyük ve daha iyi insan oluverirler”.
Bir yöneticinin en önemli görevinin takım arkadaşlarına potansiyellerinin ne denli geniş olduğunu hissettirmesidir diye düşünürüm. Biz çalışanlara, çalışmayı sevmedikleri, sürekli işten kaytarmayı planladıkları, verdiğimiz görevin altından kalkamayacakları düşüncesi ile baktıkça doğal olarak onlar da bizim kabulümüze uygun davranacaklardır. Hiç bir zaman neleri başarabilecek güce sahip olduklarını düşünmeyeceklerdir. Oysa sonuçta hepimizin istediği kendimizi gerçekleştirebilmek ve potansiyelimizi maksimum seviyede kullanabilmek değil midir? Evrenin sınırları olmadığı gibi insan kapasitesinin de sınırlarının olmadığını düşünüyorum. Eğer bir sınır varsa o da beynimizin içinde önyargılarımızla kendi kendimize çizdiğimiz sınırlardır ki, bu da ne yazık ki aşılması en güç olanlardır.