2016’da beğenerek seyrettiğim, fırsat bulursanız mutlaka seyredin diyebileceğim 32 Film

Toni Erdmann – Yön: Maren Ade

Julietta – Yön: Pedro Almodovar

Paterson – Yön: Jim Jarmusch

Oli Maki’nin En Mutlu Günü – Yön: Juho Kuosmanen

Çakı Gibi – Swiss Army Man – Yön: Dan Kwan & Daniel Scheinert

Ben Daniel Blake – Yön: Ken Loach

İki Eli Kanda – Hell or High Water – Yön: David Mackenzie

Zamanın Yolculuğu – Voyage Of Time Life’s Journey – Yön: Terrence Malick

Mezuniyet – Graduation – Yön: Christian Mungiu

Frantz – Yön: Francois Ozon

Captain Fantastic – Yön: Matt Ross

3000 Nights – Mai Masri

I am Belfast – Mark Cousins

Ansızın – Aslı Özge

Ingrid Bergman – In Her Own Words Yön: Stig Bjorkman

Arabian Nights 1-2 Yön: Miguel Gomes

Güneşin Altında – Under The Sun – Yön: Vitaly Manski

Şimdi Nereyi İşgal Edelim Yön: Michael Moore

Remember – Yön: Atom Egoyan

Hithcock / Truffaut – Yön: Kent Jones

Sütak – Heavenly Nomadic Yön: Mirlan Abdykalykov

Toprağın Gölgesinde – Land and Shade Yön: Cesar Augusto Acevedo

Vicdanın Sesi – Chaharshhanbeh, 19 Ordibehesht Yön: Vahid Jalilvand

Ekşi Elmalar – Yön: Yılmaz Erdoğan

The Beatles Eight Days A Week – Yön: Ron Howard

Sully – Yön: Clint Eastwood

Toprağın Tuzu – Yön: Wim Wenders

Cafe Society – Yön: Woody Allen

Hitler’e Suikast – Elser – Yön: Oliver Hirschbiegel

Innocent of Memories – Masumiyet Müzesi – Yön: Grant Gee

Cobain: Montage Of Heck – Brett Morgen

Körlük Üzerine Notlar – Notes On Blindness- Yön: Pete Middleton

Sinemayı seviyorum çünkü…

Sinemayı seviyorum çünkü dünyanın uçsuz bucaksız bir yer olduğu hatırlatıyor bana, her ne kadar Shakespeare dünya büyük bir hapishaneden başka nedir ki demiş olsa da :)Sinemayı seviyorum çünkü kısa bir süreliğine de olsa dünyanın ne kadar boktan bir yer olduğunu unutturuyor insana…

Sinemayı seviyorum çünkü gördüklerimizin, yaşadıklarımızın, mevcutun içinde ne kadar küçük bir parça olduğunu gösteriyor ve bu kadar az veri ile nasıl böylesine keskin ve kararlı olabildiğimizin çelişkisini hissettiriyor insana…

Sinemayı seviyorum çünkü karanlık bir salonda bilmediğim dünyaların içinde kaybolmanın korkunç bir tadı var…

Sinemayı seviyorum çünkü bazı filmler bittikten sonra hafif bir yağmurun altında o filmi farklı boyutları ile yaşamak ruhuma çok iyi geliyor.

Belki de insanlığın geleceğine ilişkin kaybettiğim umudumu toparlamama yardımcı olduğu için bu kadar çok seviyorum sinemayı…

Bir rüya takım nasıl oluşur?

3 yıl birlikte çalışma şansına sahip olduğum sevgili dostum Merve Tuzlu KÜÇÜKLER’in takımımız ve çalıştığımız döneme ilişkin değerlendirmelerini sizinle paylaşmak istiyorum.

İnsanın iş hayatında nadir zamanlarda “Rüya Takımları” olur…

İş yaşamımın üç yılını coşkuyla, eğlenerek, öğrenerek ve güvenerek birçok projeyi zaferle sonuçlandırdığımız bir takımım vardı/var…

Kazanılan dostluklar unutulmuyor, her yerde yaşayamayacağım bu ortamı sağlayan; Cem Kafadar lideriliğinde, Emine Gök ve Zeynep Akkoç ile yaşadığımız her an öylesine özeldi ki…

Bizim için “RÜYA” değildi, umarım herkesin hayatında, böylesine güçlü takımları olur…

Sevgili Emine Gök’ün değerlendirmeleri;

Merveciğim bizimkisi gerçek bir takım çalışmasıydı yazıdaki gibi tamamen güvene dayalı bir daha rastlayamayacağımız enderlikte .Sevgimizi de kattık işimize ve güzel projeler çıkardık ortaya. Bu güzel ortamda çalıştığım için kendimi çok şanslı görüyorum. Hayat bizi farklı noktalara götürmüş olabilir ancak dostluğumuz baki ….

Merve’ciğim, Emine’ciğim duygularınızı ne güzel dile getirmişsiniz. Biz o 3 yılda Venezuella’dan, Afganistan’a Afganistan’dan Libya’ya, Libya’dan Katar’a, Katar’dan İtalya’ya dünyanın dört bir kıtasına Türk Mühendisleri yerleştirdik, hiç bir hedefin rüyalarda kalmayacağını gördük hep birlikte.

Para kazandık, tecrübe kazandık, bir sürü sıkıntı yaşadık, birbirimizin öfkesini bastırdık, özellikle benimkini bastırmak pek kolay olmuyordu  🙂 fakat tüm bunların yanında en güzeli neydi biliyor musunuz? Eğlenerek çalıştık. Bu söylendiğinde bir çok kişiye ters gelen bir kavram ama bütün başarımızın ve belirttiğiniz gibi rüya takım olmamızın ardında iki unsur vardı. Birincisi hepimizin birbirine olan sonsuz güveni, ikincisi ise her şeyi eğlenerek yapmamız. Çoşkulu ve eğlenceli ortamımız, enerjimizi ve enerjilerin toplamından oluşan sinerjimizi sürekli arttırdı. Önce güveni, sonra eğlenceli ortamımızı inşa ettik hep birlikte, ondan sonrası çok kolay oldu bizim için 🙂

30’lu, 40’lı, 50’li yaşlara yönelik küçük bir analiz

30’lu yaşlarda hayatın akışına kapılıp gidiyorsun, her şeyin daha iyisi, her şeyin daha çoğu peşinde koşarken zamanın nasıl geçtiğini de pek fazla anlamıyorsun. 40’lı yaşlarında çevrendeki fazlalıklardan, senin enerjini, zamanını çalan insanlardan arındırıyorsun kendini, 50’li yaşlarda ise çevren biraz temizlenince kendi içine dönebiliyorsun, kafanın içini sterilize edip, daha yalınlaşıyorsun ve tekrar 20’lerinde olduğu gibi, aynı enerji ile olmasa da daha sakin bir şekilde sen yönetmeye başlıyorsun hayatını. 30’lu yaşlardaki enerji fazlalığının seni düşürdüğü tuzakların daha bir farkındasın artık. Yalınlık ve sakinlik oluyor pusulan. Hayatın fırtınalarının yanaşmak durumunda bıraktığı bir teknenin değil, rotasını belirlediğin bir geminin kaptan köşkündesin bundan sonra ama yine de denize ve havaya güvenilmeyeceğini biliyorsun. Seni bekleyen en büyük tehlike hırsını ve öfkeni kaybedip konformizmin çekiciliğine kapılarak kendini yenileyememe tehlikesi ile karşı karşıya kalmak.

İnşaat Mühendisleri Odası’ndaki seminerim sonrası

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde verdiğim “Baş Ağrıtmayacak Bir Şantiye Organizasyonunu Nasıl Kurarsınız?- Çalışanların Motivasyonunu Arttırmaya Yönelik İpuçları” Seminerimden. Harika bir katılım oldu, gelen herkese teşekkür ederim.

Okumaya devam et

Baş Ağrıtmayacak Bir Şantiye Organizasyonunu Nasıl Kurarsınız?

13323605_1057340230969841_5888614450090399512_o
06 Haziran 2016 akşamı saat 19.00’da İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde vereceğim seminerin konusu “Baş Ağrıtmayacak Bir Şantiye Organizasyonunu Nasıl Kurarsınız?- Çalışanların Motivasyonunu Arttırmaya Yönelik İpuçları”
Siz de benim gibi iyi bir şantiye organizasyonu, işin en başında doğru kurgulanıp, hayata geçirilmeli diye düşünüyorsanız;
Şantiye ekibi hedefe nasıl kitlenir?
Motivasyonda öne çıkan unsurlar nelerdir?
İçsel motivasyon neden dışsal motivasyondan daha etkilidir?
Sürekli aynı yanlışları yapan bir çalışan nasıl yönetilir?
Bir çalışanı en çok ne incitir, motivasyonunun düşmesine neler etkili olur?
İş dünyasında mutluluğu en çok ne etkiliyor?
Organizasyon şeması ve görev tarifleri iyi bir organizasyon için yeterli mi?
Ucu bucağı belirsiz toplantılarda vakit ve enerji kaybetmemek için neler yapılmalı? Verimli şantiye toplantıları için ipuçları
Görev dağılımında ve iş delegasyonunda yapılan hatalar
İş yerlerinde yanlış mail sistematiği ile kaybedilen zaman
Çalışanlar, iş ve işlevler arasındaki koordinasyon
Dökümantasyon Yönetimine yönelik ipuçları
Fazla mesai ama ne zaman, fazla mesainin çalışan motivasyonu üzerine etkileri
Organizasyonun başına bir Proje Müdürü seçerken nelere dikkat edilmeli?

ve benzeri birçok konuyu içeren seminerime sizleri de beklerim.
Tarih: 06 Haziran 2016 Pazartesi Saat: 19:00
Yer: İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Mumhane Caddesi No:21 Karaköy/Istanbul