İyi Bayramlar demek gelmiyor insanın içinden

Yaşadığımız bunca derin acının ardından değil iyi bayramlar demek, bayram kelimesini bile söylemek insanın içinden gelmiyor bir türlü, tek dileğim bu bayramın bu duygularla yaşadığımız son bayram olması. Bu topraklar üzerinde barışın ve kardeşliğin hakim olduğu bayramdan güzel günleri yaşamamız umudumla…

Türk İnşaat Sektöründe Çalışan İnşaat Mühendisleri ve Mimarları De-Motive Eden Faktörler

Sevdiğim bir dostumun “Türk İnşaat Sektöründe Çalışan İnşaat Mühendisleri ve Mimarları De-Motive Eden Faktörler” konulu tez çalışması kapsamında yer alan anketi cevaplandırma imkanınız olabilirse sevinirim.

Zirve Üniversitesi Mimarlık Bölümünde “ Türk İnşaat Sektöründe Çalışan İnşaat Mühendisleri ve Mimarları De-Motive Eden Faktörler” konusunda Yüksek Lisans çalışması yürütülmektedir. Mimar ve İnşaat Mühendislerinin motivasyonunu olumsuz etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla hazırlanan bu anket ile sizin de değerli görüşlerinize başvurulmuştur.
Ankette kişi ya da kurumlar hakkında bilgi toplamak amaçlanmamış olup verilen yanıtların istatistiksel olarak değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Bu nedenle, anketi şirketi adına cevaplayan kişi ve şirketinin ismi sorulmamıştır.
Anketi, siz katılımcılar tarafından kolay şekilde cevaplanabilmesi için online hale getirdik. Anketi Cevapladıktan sonra en altta bulunan “GÖNDER” butonuna tıkladığınızda anketler elimize ulaşmış olacaktır.
En fazla 15 dakikanızı alacak bu çalışmaya göstermiş olduğunuz ilgi ve yardımlarınız için teşekkür ederiz.
Mimar Fatma ARSLAN     (mmr.fatma.arslan@gmail.com)
Yrd. Doç Dr. Gülden GÜMÜŞBURUN AYALP (Tez Danışmanı)

Ankete aşağıdaki linke tıklayarak veya  ulaşabilirsiniz:

https://docs.google.com/forms/d/ 1YlWZ3h2EvdOTsWfNerblkdR8OHjrf xA3U4uwQXPhjTA/viewform?c=0&w= 1&usp=mail_form_link

Proje Yönetimi Perspektifinde İnşaat Sektörü’ne Bakış

Beykent Üniversitesi’nde bu dönem ikincisini tamamladığımız seminer serisinin sondan bir önceki haftasında konuşmacımız Emrah Mazıcı, “Proje Yönetimi Perspektifinde İnşaat Sektörü’ne Bakış – İnovasyon, Teknoloji ve Yeni Trendler” konulu dersini verdi.
Katılımcıların ilgisiyle karşılanan bu seminerin kapsamında “Dünya değişirken İnşaat Sektörü ve Proje Yönetimi aynı mı kalıyor? Teknoloji ve ihtiyaçlar bir çok şeyi değiştirdiği gibi İnşaat Sektörünü ve dolayısıyla Proje Yönetimi kavramını da hızlıca etkileyip değiştiriyor. Bugün sektörümüze baktığımızda neler görüyoruz? Dün neredeydik, bugün hangi noktaya geldik ve yarın nereye gidiyoruz? Hızla değişen dünya ve ihtiyaçlar sektörü nasıl etkiliyor? Artık daha çok hız, daha çok çeviklik, daha çok ekonomi ve daha çok iş güvenliği ile kalite isteyen bir sektörümüz var. Buna bağlı olarak Proje Yönetimi kavramı da aynı doğrultuda değişiyor. Teknoloji ve İnovasyon hayatımızın her aşamasına bu kadar hızlı girmişken sektörümüzü ve onun çalışanlarını nasıl etkiliyor? Artık sektörümüzde yeni kavramlar ve yeni trendler var. Çalışanlar ve kurumlar olarak kendimizi yeniliğe nasıl adapte etmeliyiz? Yeni insan kaynağı profili ne olacak? Malzeme ve yazılım teknolojileri bizi nasıl etkileyecek? Modüler teknolojiler sektörümüze nasıl değer katıyor?” gibi soru ve kavramlara ışık tuttu.

Konuşmacımız Mazıcı, dünya sıralamalarında Türk İnşaat Sektörünün oyuncu sayısı artarken pazar payının aynı oranda artmaması, sektörün yapısal sorunları, büyüme konusundaki engeller ve rakiplerinden nasıl farklılaşması konusunda görüşlerini katılımcılarla paylaştı. Teknolojinin etkin kullanımı ve İnovasyon kültürünün sektörde gerçekten özümsenmesi ile büyüme ve pazar payını arttırma anlamında sıkıntılar yaşayan sektörün önünün açılabileceği konusunda somut örneklerle paylaşımda bulunan Emrah Mazıcı dersin son bölümünde katılımcıların da katkılarıyla «Türk Müteahhitliğinin İkilemleri» / Türk Müteahhitliğinin Teknoloji Kullanımı ve İnovasyon Sorunsalı: “İnovasyon / Teknoloji Işığında Sektörde Yeni İnsan Profili ve Önümüzdeki 10 yıl”» başlıklı serbest tartışmayı gerçekleştirdi.
Çıkan sonuçlar ışığında bu sorunların çözülmesi anlamında; “devletin ilgili regülasyonları iyileştirmesi, sektörden her seviyede deneyimli isimlerin katkısıyla firmaların maddi ve teknik desteği, ilgili sivil toplum örgütlerinin ve akademinin katkısıyla oluşturulabilecek bağımsız bir merkezle sürdürülebilir bir ortam yaratılabileceği konusunda fikir birliğine varıldı.
Cem Kafadar Seminerleri’ne verdiği değerli katkılar nedeniyle Emrah Mazıcı’ya teşekkür ederim.

Babamın Ardından

Cenazeye katılarak, telefonla arayarak, mesaj göndererek bu zor günümde yanımda olan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Desteğinizle bu sıkıntılı süreçte kendimi tahmin ettiğimden daha iyi hissettim.Yaramın kabuğunun beklediğimden çabuk iyileşeceğini düşünüyorum. Yaranın altında kalan sızı ise sanırım ömür boyu sürecek, belki de böyle olması daha güzel, o sızı bizleri onlarla bir arada tutan görünmez bir bağ olacak bundan sonra.

Geriye dönüp baktığımda annemin ve babamın hastalığı ile geçirdiğim 2 yılın bana 2 üniversite diploması ile öğrenemeyeceğim kadar çok şey öğrettiğini düşünüyorum. Ne ilginçtir, doğduğumuz andan itibaren bizi büyüttükleri gibi, ölüm süreçlerinde de bizi büyütmeye devam ediyorlar. Hem de çok daha büyük hızla…

Babamın Kaybı Hakkında

Bu akşam üzeri doğrularımla, yanlışlarımla beni ben yapan babamı kaybettim. Bir İnşaat Mühendisi benzetmesi yaparsam, babam temelimi ve altyapımı, annem üstyapımı inşa etmiştir. Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacak” annem ile babamın şarkısıydı. Evlendiklerinin ertesi günü (25 Haziran 1963) Radyoevindeki arkadaşları onlara armağan olarak bu parçayı çaldırmış radyoda. Birlikte oldukları son zamana kadar bu anılarını anlattılar birbirlerine. Cenazesi 14 Ağustos Cuma Günü öğle namazını takiben Ataköy 5.Kısım Cami’nden kaldırılıp, Çobançeşme Mezarlığına defnedilecek.

30’lu, 40’lı, 50’li yaşlar üzerine kısa düşünceler…

30’lu yaşlarda hayatın akışına kapılıp gidiyorsun, her şeyin daha iyisi, her şeyin daha çoğu peşinde koşarken zamanın nasıl geçtiğini de pek fazla anlamıyorsun. 40’lı yaşlarında hızını yavaşlatıp çevrendeki fazlalıklardan, senin enerjini, zamanını çalan insanlardan arındırıyorsun kendini, 50’li yaşlarda ise çevren biraz temizlenince kendi içine dönebiliyorsun artık, kafanın içini sterilize edip, daha yalınlaşıyorsun ve tekrar 20’lerinde olduğu gibi, aynı enerji ile olmasa da daha sakin bir şekilde sen yönetmeye başlıyorsun hayatını.
30’lu yaşlardaki enerji fazlalığının seni düşürdüğü tuzakların daha bir farkındasın artık. Yalınlık ve sakinlik oluyor pusulan. Hayatın fırtınalarının seni bilmediğin bir limana yanaşmak durumunda bıraktığı bir teknenin değil, rotasını belirlediğin bir geminin kaptan köşkündesin bundan sonra ama yine de denize ve havaya güvenilmeyeceğini biliyorsun. Seni bekleyen en büyük tehlike, bu 50’li yaş sakinliğinin, hırsını ve öfkeni kaybetmeni kolaylaştırıp seni konformizmin tuzağına düşürmesi ve bunun sonucunda da eskisi kadar kendini yenileyemeyecek olman.

Dünyayı daha iyi anlayabilmek için nelere ihtiyaç duyarız?

Dünyayı daha iyi anlayabilmek için nelere ihtiyaç duyarız diye bir beyin fırtınası yaptım bugün, işte aklıma gelenler:

Daha çok bilgi

Bu bilgileri doğru ilişkilendirecek bir düşünce sistematiği

Yeni insanlar, yeni fikirler

Merak, tutku, heyecan

Sanat, sanat, sanat

Yaşadıklarımızdan doğru dersleri çıkarabilecek kendimiz ile yüzleşmekten korkmayacağımız bir bakış açısı

Geçmiş ile bugün arasındaki bağlantıyı doğru kurabilmek

Olaylara, nesnelere farklı açılardan, farklı mesafelerden bakabilme yeteneği

Yeni perspektifler keşfedilme becerisi

Bir kitap neresine kadar okunmalı?

Okuduğum bir kitap, seyrettiğim bir film benim dünyayı daha iyi anlamama ve beraberinde dünyanın daha güzel bir yer olabileceğine yönelik düşüncelerimi yenilememe imkan veriyor mu, yoksa bilindik klişe mesajlarla vaktimi mi çalıyor? Eğer zamanımın boşa harcandığını hissedersem hemen bırakırım o kitabı da, o filmi de…