Evlilikte sorunları ilk gençlik yıllarında bir ölçüde çözmüş olabilmek ileriki yılların daha rahat geçmesini sağlıyor. İdeal olan mükemmel bir evlilik değil samimi bir ilişki. Mükemmeli amaçladıkça işleri zorlaştırıp mekanikleştiriyoruz ve içtenliği kaybetmeye başlıyoruz. Oysa ki iyi bir evlilikte en fazla ihtiyaç duyulan şey samimiyet.
Category Archives: Kısa Düşünceler
Etiketlenmek istemiyorum çünkü bir tek ben yok içimde
Beni kolay kolay etiketleyemesinler diye bir çok farklı işi bir arada yapıyorum ama yine de bir şekilde etiketliyorlar. Dikkat ediyorum, ya görmek istedikleri ya da görmek istemedikleri şekilde etiketleniyorum. Neden bu kadar farklı işi bir arada yaptığımın yanıtını hiç bir zaman tam olarak veremedim kendime. Belki de Sartre’ın dediği gibi bir çok farklı alanda var olarak hiçliklerimi dolduruyorum.
Kapitalizmin üzerimizdeki baskısından nasıl kurtulabiliriz?
Hepimiz yer yüzündeki olağanüstü farklılığımızı hissettiğimiz ve hayatımızı onu gerçekleştirmeye adadığımızda kapitalizmin üzerimizdeki baskısından bir ölçüde kurtulmaya başlayacağız. İnsanoğlunun sonunu getirebilecek bu sistemden tek kurtuluşumuzun da bu olduğunu düşünüyorum.
Üniversite eğitimi iş hayatına zarar verecek noktaya doğru mu gidiyor?
Eğitim, teknolojiye iş hayatı kadar hızlı ayak uyduramadı ve okulda öğretilenlerle iş dünyasında yaşananlar arasındaki makas daha önce hiç olmadığı kadar açılmış durumda. Açılma bu hızıyla devam ederse üniversiteden yeni mezun olan bir öğrenci girdiği işe yarardan çok, eski kalıplarla aldığı eğitimden dolayı zarar verecek. Eğitim dünyası, vakit kaybetmeden günümüzün iş hayatına adapte olacak yenilikçi çözümler üretmeli ve onları da hızla hayata geçirmeli.
Ne kötüdür görüneni görememek
Gün içinde bu kadar çok imge ile karşılaşıp da onları fark edemeyecek bir zihinsel yorgunluğun içinde olmak beni üzüyor.
Tam bir roman kahramanı dediğim insanları, işte bir film karesi diye düşündüğüm sahneleri hafızama kaydetmek ve istediğimde de kaydettiğim yerden geri çağırmak istiyorum. Ama bunun için gerekecek boş alanı bir türlü açamıyorum içimde. Kafalarımızın içini ne kadar gereksiz, yaratıcılığımızı köreltecek şeylerle doldurmuşuz ve bunu sürdürmeye devam ediyoruz. Ne çelişkilerimizi ne de çevremizdeki imgeleri fark edebiliyoruz.
Referandum ile ilgili bir öngörü
Referandumun sonucunu verilen oylardan çok verilmeyen oylar belirleyecek. Hangi tarafın seçmeni sandığa gitmez ise o tarafın kaybedeceği çok net görülüyor. O açıdan sadece oy vermek ile kalmayıp, çevremizdeki dostlarımızın da mutlaka oy kullanmalarını sağlamamız gerekiyor.
Çağımızın en büyük sorunu
Çağımızın en büyük sorunu; kendi hayatımızı degil, baskalarının bizden istediği hayatı yaşıyor olmamız ve bunun farkına varamadan hayatımızı sonlandırmamız.
Zor alınan işlerde neden kolay zarar ediyoruz?
Firmalar iş alırken gösterdikleri hassasiyeti, o işin kritik noktalarındaki insanları işe alırken göstermiyorlar. Böyle olunca da zor alınan işlerde kolay zarar ediyorlar…
Köşe yazarlarının çıkmazı
Köşe yazarları genelde olaylar ve kişiler üzerinden yazılarını yazıyorlar ve çoğunlukla da kendilerini tekrarlıyorlar. Oysa asıl üzerinde tartışmamız gereken olaylar ve kişilerden önce değerler ve düşünceler.
Yapay gündemlerin peşine takılan toplum
“Düşüncelerini söylemeye korkanlar sonunda soyleyemeyecekleri seyleri de düşünmemeye baslar” demiş Giovanni Sartori, bizim ülkenin en büyük sorunu da bu değil mi, etiketleme korkusundan hiçkimse rahatlıkla düşüncelerini ifade edemiyor, boyle olunca da sağlıklı bir kamuoyu olusamiyor. Sonucta da kamuoyunu biz oluşturmadığımız icin birileri bizim adımıza sahte gundemlerle kamuoyumuzu oluşturuyorlar, maalesef bizler de bu yapay gündemlerin pesine takılıp gidiyoruz…