Nasıl yenilenip arınıyorum?

Bir odaya kapanıp kafamın içindekileri yazarak boşaltmaktan daha keyif duyduğum bir şey yok. İçimde ne kadar çok şey biriktirmiş olduğumu görmek harika bir şey. Ölçülemeyen bir derinliğin içinden çıkan düşünceler, imgeler, hatırladıklarım ve tüm bunlardan farklı sentezler ortaya çıkarmak, yazarak kendimi şaşırtmak beni yenileyip arındırıyor.

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nde vereceğim seminer

Az önce sezonun son seminerini İMO Bakırkoy Temsilciliğinde verdim derken, bir an yarın Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ndeki seminerimi atlamışım. Bu sezonun kapanışını Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki öğrenci arkadaşlarımla yapıyorum. Programı müsait tüm öğrenci arkadaşlarımı beklerim. 😊

35 yıllık yol arkadaşlarımla birlikte güzel bir gecenin ardından

8 Kasım 1982’de yani 7 Kasım Pazar günü %92 çoğunlukla kabul edilen anayasa referandumunun ertesi günü İTÜ Taşkışla’da, yağmurlu ve soğuk bir günde başladığımız yolculuğun 35. yılını doldurduk bu sene. Hepimizin gözlerinde, o 2 blok ders arasında derme çatma çay ocağının önündeki sohbetlerimizin heyecanı var hala. Ve bu heyecanın hiç bitmeyecek olduğunu görmek, tarif edilemeyecek kadar güzel bir duygu. 😊

Evlatları yaşarken hiç bir anne ölmez

Gündoğmadan uyandığım sabahlarda gözlerimi hiç açmadan zihnimin içinde kendi kendime bir oyun oynarım. Annemin yanımda olduğunu düşünür, son günlerde yaşadıklarımı, tıkandığım noktaları, kızgınlıklarımı, bitmek bilmeyen öfkemi, çelişkilerimi ona anlatır, onun düşüncelerini sorarım. Anlattıkları ile hafif hafif gün aydınlanmaya başlar, gözümü açarım bakarım ki gitmiş, söyledikleri kalmış sadece. Konuştuklarımızı düşünürüm bir süre, konuyu yine benim göremediğim bir açıdan nasıl da yakaladı diye hayret ederim ama şaşırmam, çünkü hep öyleydi derim. Bu oyunu gece uykunuz kaçtığında kaybettiklerinizle oynamanızı tavsiye ederim. Ufkunuz açılıyor, farklı perspektifler kazanıyorsunuz. Ancak oyunu oynadığınız hiç kimse size anneniz kadar samimi ve net yaklaşamıyor. İnsan o zaman anlıyor ki evlatları yaşadığı sürece aslında hiç bir anne ölmüyormuş.

Bu kadar işinin içinde neden üniversitede ders veriyorsun diye soran dostuma verdiğim cevap

İş hayatının dışında bir dünyanın olduğunu gördüğüm için üniversiteyi seviyorum, üniversitede de üniversitenin dışında bir dünya olduğunu anlatmaya çalışıyorum öğrencilerime. Biz hep küçük dünyalarımızın içine kapadık kendimizi, dışımızda nasıl bir hayatın olduğunu çok fazla bilmiyoruz daha da acısı merak etmiyoruz. Oysa ki, hayatı da, dünyayı da daha iyi anlamak için sahip olduğumuz tek dürtü, merak.