Sevdiğim bir fıkradır:
Yaşlı gezegen ile genç gezegen karşılaşırlar, genç gezegeni üzgün gören yaşlı gezegen sorar neyin var, sorma der genç gezegen bende insan çıktı 🙂 Üzülme der yaşlı gezegen; 2 milyon yıllık ömürleri var :))
Sevdiğim bir fıkradır:
Yaşlı gezegen ile genç gezegen karşılaşırlar, genç gezegeni üzgün gören yaşlı gezegen sorar neyin var, sorma der genç gezegen bende insan çıktı 🙂 Üzülme der yaşlı gezegen; 2 milyon yıllık ömürleri var :))
Medya ve reklam endüstrisinin katkılarıyla dünyanın önde gelen firmalarını logolarından tanıyan ama çevresindeki bitkileri, ağaçları tanımayan bir nesil ile karşı karşıyayız.
Sınırlı bir dünyada sınırsız bir büyüme olur mu?
Doğanın ve çevrenin yavaş yavaş yok olmasına ses çıkarmaz isek olur ancak.
Doğaya bakarsak hiçbir artık olmadığını görürüz. Dünya üzerinde türümüzün devam etmesini istiyorsak atıksız bir endüstriyel sistemi kurgulamalıyız.
21. yüzyılın en önemli sorularından biri bu. Gezegenimiz üzerinde insan yaşamının devam edip etmeyeceği bu soruya vereceğimiz cevaba göre şekillenecek.
Ekonomi mi ekoloji mi?
Ekonomi kazanırsa ve bu hızla dünya kaynakları tüketilirse, 50 yıl içinde 150 milyon insan çevre mültecisi olacak insan türü yaklaşık 200 yıl içinde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak, dünya ve diğer canlılar bu açgözlü türün ortadan kaybolması ile yaralarını sarıp rahatlayacaklar.
Ekoloji kazanırsa insan kazanacak, dünya bizi ağırlamaya devam edecek. Ekolojinin yanında olmaya mecburuz, yoksa bizi evden atacaklar ve gidecek başka bir yerimiz de yok.
İnsan beyniyle gezegene ele geçirdi, şimdi yine beyniyle gezegeni yok ediyor. İnsanoğlunun en büyük trajedisi bu sanırım.