Neden yeryüzünde nefret diye bir şey var?
Kierkegaard, bu sorunun cevabını kısa ve net veriyor. “Nefret, başarısızlığa uğramış sevgidir.”
Neden yeryüzünde nefret diye bir şey var?
Kierkegaard, bu sorunun cevabını kısa ve net veriyor. “Nefret, başarısızlığa uğramış sevgidir.”
Bir insanı anlamak istiyorsan söylediklerine değil söylemediklerine kulak vermeye çalış. İnsanın gizi konuşmadıklarındadır.
21 Nisan 2018 Kars
Arkadaş, sohbeti ile benim içimde daha önce fark edemediğim bir şeylerin açığa çıkmasına yardımcı olan biridir. İçinde kaybolduğum bir kitap, sonunu tahmin edemediğim bir film gibi. Oysa ki bugünün sohbetleri her iki tarafın da dinlemediği monologlardan oluşmuyor mu?
Otoyollar şehri çalar sizden. Yapısı gereği yüksek kodlardan geçer. Aracınızın penceresinden şehre, çevredeki binalara gerçekdışı bir yükseklikten bakarsınız. Kentin kokusunu da, sesini de duyamaz, insanlarını da göremezsiniz. Şehrin içinde değil tuhaf bir kibirle üstünde hissedersiniz kendinizi. İçindeki hayatlardan haberdar olamadığınız o şehri de sevemezsiniz bir türlü.
Geçmişte de birileri bizi manipüle ediyordu bugün de. Tek fark geçmişte bu denli farkında değil iken bugün her şeyin daha bir farkındayız. Bizi mutsuz eden ve zaman zaman çaresiz hissettiren de bu farkındalığımız. Ancak ne gariptir ki geleceği ilişkin iyimserliğimiz de bu farkındalığın içinde saklı.
Dostluk, ihtiyacı karşılamak olarak görüldüğü için eskisi gibi kendiliğinden saf bir şekilde kurulamıyor…
Günümüzün insanı anlaşılamadıkça bu boşluğu beğenilerek kapamak istiyor. Sürekli beğenilme çabası yalnızlığını daha da derinleştiriyor onu kendi içine kilitleyerek.
Uykunun, dışkının, yediklerinin kalitesi iyi ise yaşamının da kalitesi iyidir. 🙂
Montesquieu, iki tür yozlaşmadan bahseder ve şöyle der: Biri insanların yasalara uymamasıdır diğeri ise yasaların onları yoldan çıkartmasıdır. İkinci durumda insanlar cezayı görür, suçu değil. Ceza aldıklarında suçu görmeyenler, işte en çok onlardan korkun çünkü intikam alacaklardır.
İlk insan çıplak olduğunu hissedince korku hissetti ve böyle başladı insanın korkuyla tanışması. Korku duygusu ile kendini korumayı öğrendi ve türünü yaşadığı bütün o tehlikelere rağmen bugünlere getirdi. Geçirdiği bu evrim sürecinde güvende yaşamak en önemli önceliklerinden biri oldu. Düşündü ki güvenliğini arttırdıkça tehlikeler de, korkuları da daha azalacak, daha az korkacak dünyadan, yaşamından, kısaca her şeyden. Ama hiç de öyle olmadı, tersine güvenliği arttıkça korkuları da artmaya başladı. En acısı da eskiden doğadan gelecek tehditlerden korkarken bugün en çok kendinden korkar oldu.