Susan Sontag Hakkında: Susan Sontag’ın ağzından kendini anlatan bir belgesel. If Istanbul’da tek seans oynadı, onu yakalayıp seyrettim, maalesef vizyona girmedi, DVD’si yayınlanmadı.
Kabile (The Tribe): Konuşma ve duyma engellilerinin eğitim aldığı bir okulda geçen filmde, hiç bir konuşma ya da alt yazı yok. Ukrayna’lı Yönetmen Miroslav Slaboshpitsky oyuncuların sadece beden dilini kullanarak nefes nefese seyredilen bir film yapmış. Vizyona kısa süreli girdi, sanırım DVD’si var.
Sihirli Kız (Magical Girl): Genç İspanyol Yönetmen Carlos Vermut, bu ikinci filmi ile bir çok festivalden ödül ile döndü. Bu filmden sonra, İspanyollar Vermut için yeni Almodovar diyorlarmış ki, bence haksız değiller. Önümüzdeki yıllarda Vermut’un akıllarda kalacak bir çok filmini seyredeceğimizi düşünüyorum.
Gueros: Meksika’lı yönetmen Alonso Ruispalacios’un senaryosunu yazıp yönettiği İstanbul Film Festivali’nin de, yılın da en dikkat çekici filmlerinden biriydi. Maalesef vizyona girmedi, DVD’si çıkmadı.
Taxi: İran’da film çekmesi yasaklı Jafar Panahi’nin bir taksinin içinde çektiği bu olağanüstü filmi ne yapıp ne edip mutlaka seyredin derim. Film, bir klasik, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, hep aynı keyifle seyredilecek bir film. DVD’si yayınlandı biliyorum.
Tanrılarla Konuşmalar (Words With Gods) Farklı yönetmenlerin, farklı din ve inanışlar üzerine çektikleri 7 kısa film. Türkiye’de vizyona girmedi, büyük ihtimalle de girmeyecektir. Bir yerlerden bulabiliyorsanız mutlaka seyredin derim.
İsrail Usulu Boşanma (Get: The Trial of Viviane Amsalem) Din, toplumsal hayat ve evlilik üzerine farklı görüşlerin yer aldığı, 2 saat süresince sadece bir mahkeme salonunda geçen harika bir beyin fırtınası. Vizyona girmedi, DVD’si de çıkmadı henüz.
Sessiz Kalp (Silent Heart): Bill August’un eleştirmenlerce biraz fazla klişelere yer verdiği için eleştirilen bu aile dramını, konusu, kurgusu, görüntüleri ve oyunculukları ile ben çok beğendim.
Charlie’nin Ülkesi (Charlie’s Country): Harika bir Aborjin filmi. Filmin başrol oyuncusu David Gulpilil de gerçek bir Aborjin. Bu sene katıldığı bir çok festivalden ödülle dönen yılın en özgün filmlerinden biri.
Messi: Messi’yi takım arkadaşları, teknik direktörleri ve ailesin anlattığı çok keyifli bir belgesel.
Before I Dissappear: Her ne kadar Amerikan filmlerini çok fazla klişelere yer verdikleri için sevmesem de Shawn Christensen’in yazıp yönettiği bu film çok hoşuma gitti. Film, vizyona girdi, DVD’si de çıktı.
Hayatımın Şarkısı (La Femillie Belier): Bu sene seyrettiğim en eğlenceli komedi filmi. Eric Lartigau’nun yönettiği film, bir Fransız köyünde konuşma ve duyma engelli bir ailedeki konuşabilen tek kız çocuğunun ailesi ile yaşadıklarını anlatıyor.
45 yıl (45 years): 45. evlilik yıldönümlerinde geçmişten aldıkları bir haberle sarsılan çiftin hikayesi. Aşk ve kıskançlık üzerine çatışmalara hiç girmeden sadelikle sahnelenmiş ilginç bir deneme.
Küçük Ölüm (The Little Death) Cinsellik üzerine yapılmış, seyrettiğim en güzel komedi filmlerinden biri
Sahipsiz Çocuk (No One’s Child): 7 yaşına kadar ormanda hayvanlarla yaşamış bir çocuğun kente geldikten sonra yaşadıkları üzerine çok ilginç bir deneme. Bosna’da yaşanmış gerçek bir olaydan alınmış film.
Fanusta Yaşayanlar (Life in a Fishbowl): 2015’te İzlanda’nın Oskar adayı olan mükemmel bir dram. Sanırım DVDsi yayınlanmadı.
Gençlik (Youth): Bu sene Film Ekim’inde seyrettiğim ilk filmdi. Filmden çıktıktan sonra, Film Ekim’inde daha sonra seyredeceğim hiç bir filmin bu filmin verdiği tadı veremeyeceğini düşündüm. Yanılmamışım, Paolo Sorrentino’nun filmi bu yıl Taksi ile beraber seyrettiğim en mükemmel filmdi. Ocak ayında vizyona girecek ve tekrar seyretmeyi düşünüyorum. Büyük ihtimalle DVD’si de çıkacaktır.
Mantıksız Adam (An Irrational Man): Woody Allen’ın filmi, bir çok eleştirmence yeterince iyi bulunmamasına rağmen yaklaştığı konu ve yaklaşım biçimi açısından Allen’nın zaman içinde klasiklerinden biri olacak diye düşünüyorum. 80 yaşına yaklaşan Woody Allen’ın her sene bir film çekecek enerjisine de hayranım.
Saul’un Oğlu (Son of Saul) Savaş filmleri ile ilgili ezberimizi bozan mükemmel bir yapım. Bu yıldan geleceğe kalacak klasik eserlerden biri. DVD’sinin olması gerekiyor.
Lobster: Yunanlı yönetmen Yorgos Lanthimos, Köpek Dişi’nde olduğu gibi yine aykırı bir film yapmış, film şu anda vizyonda. Ele aldığı konu, temposu ve kendine özgü farklılığıyla film çok hoşuma gitti.
Mustang: Deniz Gamze Ergüven’in Fransa adına bu sene Oscar adayı olan filmi. Uzun süre vizyonda kaldı, DVD’si çıktı biliyorum, mutlaka seyredin derim.
Güneş Tepedeyken: Hırvatistan’ın bu yılki Oscar adayı. Aynı oyuncuların oynadığı 3 farklı hikaye üzerinden bir savaş eleştirisi. Başka Sinema’dan DVDsi çıkar diye düşünüyorum, fırsat bulursanız bu filmi de mutlaka seyredin.
Yeni Ahit: Harika bir komedi. Konu itibari ile Türkiye’de vizyona girmesi ve DVD’sinin çıkması pek muhtemel görünmüyor, internet üzerinden bir şekilde seyredin derim.
Dheepan: Cannes Fim Festivali’nde bu sene büyük ödülü alan ve şu anda vizyonda olan göçmen sorununa farklı açıdan yaklaşan bir film. Cannes’da büyük ödül alan bir çok film gibi, bu film de mükemmel.
Knight Of Cups: Terence Mallick’in mükemmel görüntüleriyle rüya gibi bir film. Mallick’in tarzını sevenlere tavsiye ederim. Mallick’in kendine özgü yönetmenliğini sevmeyenler için sıkıcı gelebilir. Ben filmi seyrederken, çok kişi salonu terk etmişti. 😀
Annem (Mia Madre): Eleştirmenler fazla beğenmeseler de Oğul Odası filminin unutulmaz yönetmeni Nanni Moretti’nin annesinin son günlerinde onunla yaşadıklarında yola çıkarak yaptığı bu film beni çok etkiledi.
Ali Baba ve Yedi Cüceler: Her Cem Yılmaz filmi gibi bu filmi de çok sevdim.
Nadide Hayat: Cem Yılmaz gibi, Çağan Irmak’ın da her filmini keyifle seyrediyorum, Çağan Irmak bu sefer çok tatlı, yumuşak bir komedi filmi yapmış, tavsiye ederim.
Life: James Dean ve Life Dergisi’nin fotografçısı Dennis Stock arasında geçen ilişkiyi yönetmen Anton Corbijin, sinemaya çok naif ve sade biçimde uyarlamış. Muhtemelen DVDsi de çıkacaktır.
Casuslar Köprüsü (Bridge Of Spieces): Spielberg’in bu yılki Oscarlarda bir çok dalda aday olacağını düşündüğüm filmi. Şu anda az sinemada da olsa vizyonda, büyük olasılıkla DVD’si de çıkacaktır.