Sankt Petersburg yolculuğumda yol arkadaşım Dostoyevski’nin “Beyaz Geceler”i
Dostoyevski’nin Beyaz Geceler romanında “Allah’ım nasıl oluyor da insanlar bu kadar mükemmel atmosferde günah işleyebiliyor?” diye anlattığı şehir Sankt Petersburg. Moskova’da olduğu gibi Sankt Petersburg’u da Dostoyevski’nin satırları ile gezmek istiyorum. Uçak inmeden Beyaz Geceler’den altını çizdiklerimi yazmak istiyorum hızlıca.
İnce romanı Beyaz Geceler’in bir yerinde Petersburg’da yaşayanları şöyle tanımlar Dostoyevski; Etrafına bir baksana, onca insan, onca gözyaşı, onca acı, bir soluk bile alamadan koşuşturmayla geçip giden onca yaşam!.
Ana kahramanı ise romanın başında kendini “Gerçekten de herkes için bir yabancıydım,” diye tanıtır. Sonra da kendi kendine sorar; “Gerçekten de böyle bir gökyüzünün altında envaiçeşit aksi ve hırçın insan yaşayabilir mi?” Ve sonra da bu sorusunun yanıtını kendi verir: her şeyin suçlusunun benim iyi yürekli kalbim olduğunu anladım.
Ana kahraman kalbini “Nastenka’ya açarken ne kadar içtendir. “Şu anda başımda binlerce musluk açıldı ve ben sözcükler nehrini boşaltmazsam boğulacağım. Bu yüzden, rica ederim beni bölmeyin, Nastenka, uysal ve sakince dinleyin; yoksa tümden susarım.”
Aşkı böylesine naif tanımlayan çok az yazar olduğunu düşünürüm. “Kim bilir, belki de benim aşk dediğim duygularıma kanmaktan, kafamdaki hayallerden ibaretti.”
Samimiyetsizliğe ne güzel meydan okur kahramanı: “Niçin en olgun, en iyi insan bile başkalarından bazı şeylerini saklıyor? Eğer gizli sırlarımızın rüzgârla birlikte etrafa saçılmayacağını biliyorsak, niçin içimizden gelenleri olduğu gibi dosdoğru söyleyemiyoruz? Neden herkes olduğundan daha sert gözükmeye çalışıyor?”
Çok insanın kendine soramadığı o soruyu kahramanı çok rahat sorar kendine: “Hayatının en güzel yıllarını nasıl harcadın? Yaşadın mı, yoksa yaşadığını mı sandın?”
İnsanları ne kadar yalın ve derin anlatır;
“Skandallar ya da korkunç sahneler,
kenardan izleyenleri
hem ürkütüp hem azıcık da olsa memnun eder.”